Yeni eğitim öğretim dönemi öncesi eğitim sistemi ile ilgili önemli bir açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Milli Eğitim Bakanlığınca aktif olarak kullanılmayan köy ilkokullarının yeniden açılarak yaşam merkezlerine dönüştürülmesi projesi kapsamında, tüm illerde köy okullarının yeniden eğitime açılacağını duyurdu.
Yeni eğitim öğretim dönemi öncesi eğitim sistemi ile ilgili önemli bir açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Milli Eğitim Bakanlığınca aktif olarak kullanılmayan köy ilkokullarının yeniden açılarak yaşam merkezlerine dönüştürülmesi projesi kapsamında, tüm illerde köy okullarının yeniden eğitime açılacağını duyurdu.
Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı Üzümveren Köyü’nde düzenlenen törende Köy Yaşam Merkezinin açılışını gerçekleştiren Bakan Özer, burada yaptığı açıklamada “Artık öğrenci sayısına bakılmaksızın tüm köylerimizde, öğrencinin olduğu tüm köylerimizde, tüm illerimizin köylerinde artık köy okullarını açabileceğiz. Sadece bu değil, köy okullarımızda anaokulu açılmasıyla ilgili 10 öğrenci kriterini de 5’e düşürdük.” dedi.
Yozgat’ta köy okullarının kapanması ile burada yaşayan çocuklar eğitimlerini taşımalı sistem ile sağlamaya çalışırken Yozgat’ta kış şartlarının ağır geçmesi nedeniyle zaman zaman büyük sıkıntılar yaşıyorlardı. Bakan Özer’in açıklamasıyla birlikte Yozgat il genelinde bulunan köylerdeki kapalı okullarında yeniden eğitim vermeye başlayacak olması köydeki çocuklar kadar ailelerini de mutlu edecek.
Bakan Özer, bu sorunların çözümünü sağlayacaklarını yeni düzenleme ile hayata geçireceklerini açıkladı.
Milli Eğitim Bakanlığınca aktif olarak kullanılmayan köy ilkokullarının yeniden açılarak yaşam merkezlerine dönüştürülmesi projesi kapsamında konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, köy yaşam merkezini hayata geçirmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Yeniden açılan köy ilkokullarının 30-40 yıllık bir hikayesi olduğunu ifade eden Bakan Özer, “Köylerden şehirlere göçler başladığında, Milli Eğitim Bakanlığı da bu akışı dikkate alarak taşımalı eğitimi uygulamaya soktu ücretsiz bir şekilde. Köy okulları boşaldıktan sonra çocuklarımızın en yakın destinasyondaki iyi okullara erişebilmesi için taşımalı eğitim mekanizmasını devreye soktu. Aynı zamanda taşımalı eğitimden yararlanan tüm çocuklarımızın da her gün öğlen ücretsiz olarak yemek yemelerini sağladı. Özellikle Kovid sürecinden sonra gördük ki artık yavaş yavaş köylere, ilçelere doğru akınlarla çok kritik bir süreç yaşamaya başladık. Tüm dünyada tedarik zincirlerinde ciddi travmalar yaşanmaya başladı. Tarım, tekrar ülkelerin savunma sanayi gibi, enerji gibi en kritik alanlarına karşılık gelmeye başladı. Bu da köylere, tarım alanlarına doğru hareketliliği arttırdı. İşte biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak istedik ki geçmişte köylerden şehirlere, ilçelere, büyük şehirlere doğru trendin getirmiş olduğu ama şu anda tersine dönen durumda köy okullarımızı tekrar vatandaşlarımızın, öğrencilerimizin hizmetine açalım.” diye konuştu.
Gerekli yasal düzenlemeleri de yaptıklarını hatırlatan Bakan Özer, “Artık öğrenci sayısına bakılmaksızın tüm köylerimizde, öğrencinin olduğu tüm köylerimizde, tüm illerimizin köylerinde artık köy okullarını açabileceğiz. Sadece bu değil, köy okullarımızda anaokulu açılmasıyla ilgili 10 öğrenci kriterini de 5’e düşürdük. Sadece bu adımla son altı ay içinde 12 bin yavrumuz, köy okullarında anaokullarına kavuştular. Eğer köy okulu ve anaokulu olarak kullanma imkanı yoksa artık bu binaları halk eğitimi merkezi olarak kullanacağız. Yani köydeki vatandaşımızın, annelerin, babaların, kardeşlerin, dayıların, gençlerimizin hizmetinde tarım, hayvancılık gibi hayatın hangi alanına yönelik ihtiyaç duydukları eğitim varsa halk eğitimi merkezleriyle bu hizmeti ayaklarına getireceğiz. Böylece köylerimizi çok daha güçlü, çok daha dinamik, çok daha istikrarlı bir hale getirmiş olacağız.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de son 20 yılda okullaşma oranlarındaki artışlara dikkat çeken Özer, “2000’li yıllarda 5 yaştaki okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranları yüzde 11 ilken şu anda yüzde 93’tür. Ortaöğretimde okullaşma oranlarımız yüzde 44’lerden yüzde 90’lara geldi. Yükseköğretimdeki okullaşma oranlarımız yüzde 14’ten yüzde 48’leri geçti. Yani bu dönemde okul öncesinden ilkokula, ilkokulundan ortaokula, liseden yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerindeki çocuklarımızın, gençlerimizin eğitime erişimleri artırıldı. Niye artırıldı? Çünkü ülkelerin en büyük sermayesi, beşeri sermayesi. En kalıcı, en sürdürülebilir sermaye, beşeri sermayedir. Beşeri sermayenin niteliğini arttıracak, diğer ülkelerle rekabet edecek, gençleri yetiştirecek olan da eğitim sistemidir. İşte gelişmiş ülkelerin 2000’li yıllardan çok önce sağlamış oldukları bu gelişmeyi, 75 yıllık gecikmeyle son 20 yılda yaşayabildik.”ifadelerini kullandı.