Adalet Bakanı Bozdağ, NATO’ya başvuru sürecinde bulunan İsveç ve Finlandiya’dan PKK’lı ve FETÖ’cü 33 teröristin iadesinin istendiği ancak bu taleplere bugüne kadar olumlu bir yanıt alınmadığını söyledi.
Adalet Bakanı Bozdağ, NATO’ya başvuru sürecinde bulunan İsveç ve Finlandiya’dan PKK’lı ve FETÖ’cü 33 teröristin iadesinin istendiği ancak bu taleplere bugüne kadar olumlu bir yanıt alınmadığını söyledi.
Yozgat’ta Cemil Çiçek Personel Eğitim Merkezi’nin açılışı sonrası düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin soruları yanıtlayan Bakan Bozdağ, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin, iki ülkeden de teröristlere verdiği desteği kesmesini açık bir şekilde talep ettiğini hatırlatan Bakan Bozdağ, NATO’da aynı çatıda bulunmanın ancak bu şekilde mümkün olabileceğini açıklayarak şunları söyledi:
“Türkiye’nin şu anda Finlandiya’dan 6 PKK’lı, 6 FETÖ’cü teröristin iadesi talebi oldu. İsveç’ten de 10 FETÖ’cü 11 PKK’lı olmak üzere 21 teröristin iade talebi oldu. Toplam iki ülkeden 33 teröristin iadesini talep etti. Ama bugüne kadar her iki ülke de bu iade taleplerine olumlu cevap vermediler. Üstüne üstlük, İsveç’te polisin kontrolünde biliyorsunuz kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e hakaret yapıldığı gibi, polisin kontrolünde de PKK’lılar, FETÖ’cüler, diğer terör örgütleri, her türlü terör eylemini orada yapıyorlar. İsveç resmi makamları bu terör örgütlerinin kimi üyeleri ile resmi dairelerinde görüşmeler yapabiliyorlar. Terör örgütlerini koruyan, kollayan adeta bir kuluçka yuvası durumundalar. Sadece eğitim, finans, dil, her türlü desteği sınırsız veriyorlar. O yüzden Türkiye, bu NATO üyelik süreci nedeniyle bu iki ülke de Türkiye’ye karşı takındıkları bu olumsuz tavrı değiştirmelerini, madem NATO çatısı altına girecekler Türkiye’yle beraber olacaklar, o zaman Türkiye’ye de ihanet eden, Türkiye düşmanlık eden bu terör örgütlerine karşı desteklerini kesmelerini ve bunu da resmiyete dökmelerini açık bir şekilde istedi. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız bunları ifade etti. Hukuki anlamda da maalesef ne Finlandiya’yla, ne İsveç’le bugüne kadar herhangi bir yardımlaşmamız, dayanışmamız olmadı. Hiçbir talebimize olumlu cevap vermediler. Vereceklerini de şu an görünür gerçeklik göstermiyor.”
STOKÇULUK SUÇUNDA TESPİT NASIL SAĞLANACAK?
Bakan Bozdağ, stokçuluk suçunun tespitinde mahkemenin ‘kast’ eylemine bakacağını belirterek, stokçulukla ilgili yeni düzenleme kapsamındaki detaylara ilişkin şunları söyledi:
“Türk Ceza Kanunu’nda stokçuluk ile ilgili 240. Maddede, “Yani bile isteyen elinde olan bir mal ve hizmeti sunmaktan kaçınması.” olarak tanımlanıyor. Dolu, satmıyor. Yani adamın diyelim büyük bir mağazası var, deposu var. O depoda tutan mallar değil. Tezgahlara, raflara koymak için tuttuğu mallar değil tabii. Bu, rafa koymuyor, tezgaha koymuyor ve dolayısıyla saklıyor, fiyatları yükseltmeye çalışıyor. Fiyatlar yükselince de oradan getirip satıyor. Bir defa böyle bir mal ve hizmet sunmayarak, mal ve hizmet açığı çıkmasına yol açıyor. O da otomatikman fiyatları tetikliyor. Bu, kötü niyetli olan kişilere karşı bir düzenleme. Öbürü ise bir mal, hizmet ya da işçi ücretlerinin fahiş bir şekilde artmasını sağlamak için manipülasyon yapıyor. Yani çok gerçekle ilgisi olmayan bir takım şeyler yayıyor, işte ‘Bitti, mesela ayçiçek yağı, bitecek’ diyor. Elindeki ayçiçek yağlarını yüksek fiyattan satıyor. Sonra bir hafta sonra da ayçiçek yağları iniyor aşağıya. Şimdi bu hesap yapıyor, başka bir şey yapıyor. Yani amacı sadece fiyatları artırmak için yapıyor bunu. Onu kim tayin edecek? Mahkeme tayin edecek, kasta bakacak. Yani bunu yapan herkes suçlu olmayacak. Yani şartları varsa onu mahkeme tayin edecek. Bu konuda kimin karar vereceği konusunda bir sorun yok. Çünkü ceza işi olduğu için soruşturmayı gerektiren bir konu. Savcı, usul hukukuna göre işlem yapacak. Mahkeme de dava açıldığı takdirde kanunlara göre yargılama yapacak.”
TÜRKİYE’NİN EN GÜVENLİ YAPTIĞI İŞLERDEN BİRİSİ SEÇİMDİR
Bakan Bozdağ seçim güvenliği konusunda şu ana kadar Türkiye’de herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını hatırlatarak yapılan seçimlerin mevzuata uygun gerçekleştirildiğini kaydetti.
Seçim işlemlerinin şeffaf ve erişime açık bir şekilde yürütüldüğünü anlatan Bakan Bozdağ, süreci şu şekilde anlattı:
“Türkiye’nin en güvenli yaptığı işlerden birisi seçim işidir. Seçimde kim, ‘Herhangi bir parti hile yaptı, yapıyor’ diyorsa ya seçim mevzuatını bilmiyordur ya seçim uygulamalarını bilmiyordur. Örneğin, Türkiye’de bugün 194 binden fazla sandık var. Her sandığın başında o ilçede veya ilde vekil çıkarmış ve teşkilatı olan 5 partinin temsilcisi bulunuyor, bir de kamu görevlisi bulunuyor 6 kişi bulunuyor. Geliyor, imza atıyor onların huzurunda. Kimlik kontrolü yapılıyor, onların huzurunda. Oy pusulası veriliyor, onların huzurunda. Mühür veriliyor, onların huzurunda. 6 kişi. Şu anda sandığa bakarsanız bunlardan ikisi Cumhur İttifakı, geri kalanları Millet İttifakını oluşturanlar oluşturuyor. Çoğunluk onlarda. Şimdi sandıkta bu 5 tane temsilcinin anlaşması lazım. Anlaşılabilir mi veya herhangi bir kişi, bir güç bunları anlaştırabilir mi? 194 bin sandık, küsuratını saymayayım 6 ile çarpın herhalde yaklaşık bir milyon, belki biraz daha mı fazla, biraz az mı insan yapıyor. Bu kadar insanın anlaşması lazım. Aklen mümkün mü? Fiilen mümkün mü? Kesinlikle mümkün değil. Seçimlerde hile yapılmasına bizim seçim sistemimiz izin vermiyor. Bir bu. İki, herkese seçim sonucunda tutanak veriliyor. Tutanağın birisi oy kullanılan yerin kapısına asılıyor. Sonra o tutanak İlçe Seçim Kuruluna bütün temsilcilerle beraber götürülüyor. İlçe Seçim Kurulunda her partinin gene temsilcisi var, müşahidi var. Onların huzurunda onlar işlem görüyor. Sonra YSK’ya intikal ediyor. YSK’da da herkesin temsilcisi var. Artı, bütün partilere de link verilmiş durumda. Gelen o ıslak imzalı oyları gösteren tutanakların hepsine partiler de erişebiliyor. Kendi de hesap yapabiliyor.”
SEÇİMİ KAYBEDEN, SEÇİMİN GÜVENLİĞİNİ SORGULUYOR
Seçimler sonrası seçim güvenliği tartışmalarını başlatan tarafın genellikle seçimi kaybeden taraf olduğuna dikkat çeken Bakan Bozdağ sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Eskiden partilerin mahallinde itiraz etmediği bazı konuları Ankara’da itiraz edemiyordu. Şimdi onlara da Ankara’da itiraz hakkı verdik. Dolayısıyla oraya kadar da itiraz edebiliyor. O nedenle seçim güvenliğiyle ilgili konuşanlar bana şunu hatırlatıyor. Bunu çok net söyleyeyim, seçimi kaybetmeyi anladıkları zaman muhalefette olanlar seçim güvenliği konuşması başlatıyorlar. Şu anda seçim güvenliği tartışmalarını Millet İttifakı yaptığına göre Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceklerini şimdiden anladıkları için mazeret üretiyorlar. ‘İş başka, SADAT’ın, şuranın buranın kapısına da yürüyerek ‘Bunlar da şunu yapacak’ diyerek seçimi kaybetmelerine altlık ve mazeret oluşturuyorlar. Bakın her seçime bakın. Her seçimin öncesinde bunların hangi vakitte ortaya çıktığını siz göreceksiniz. Ben Türkiye’nin 99’dan beri bütün seçimlerine girmiş biri olarak söylüyorum. Her defasında aynı şeyi görüyorum, kaybeden en kullanışlı malzeme ‘seçim güvenliği’. Seçimleri partiler yapıyor. YSK sadece seçimin organizasyonunu yapıyor. Yani bütün partilerin birlikte yaptığı bir seçimi bir başka partinin lehine birisinin değiştirme imkanı aklen de fiilen de mümkün değil. Bu, sadece seçim mevzuatını bilmediklerinden ki partilerin bilmediğini düşünmüyorum. Çok iyi bildiklerini düşünüyorum. Sadece vatandaşlarımızın zihnini bulandırmaya dönük çalışmalardır. Bu tür açıklamalar da Millet İttifakının seçimi kaybetme ihtimaline dönük bir üretme çabasından başka bir şey değildir.”
CUMHURBAŞKANINA KAÇACAK DİYENLER ŞU AN YURT DIŞINDA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her zaman cesurca bir tavır takınarak halkının yanına yer aldığını dile getiren Bakan Bozdağ, Cumhurbaşkanına ‘kaçacak’ diyenlerin şu an yurt dışında olduğunu hatırlattı.
Bakan Bozdağ, “Tabi şimdi bu lafı söylerken milyon defa düşünüp öyle konuşmak lazım. Hele Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili bu lafı, Türkiye’de söyleyenlere ben inanacak insan olduğunu tahmin etmiyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız şiir okudu, hapse attılar kaçmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız partisini kurdu, ‘Kurucu üye olamazsın’ dediler kaçmadı, istifa etti, yeniden üye oldu, genel başkan oldu. Milletvekilliği listesinden adı silindi, kaçmadı. Cumhurbaşkanlığı seçim krizi oldu hatırlarsanız 2007’de, 27 Nisan e-bildirisi ve 367 utanç kararı, kaçmadı, mücadele etti. Şimdi hatırlayın, Gezi olayları oldu, mücadele etti. 17-25 Aralık yargı ve emniyet içindeki FETÖ’cü alçakların kalkışması oldu, kaçmadı, mücadele etti. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne hep beraber şahit olduk ve birlikte mücadele ettik, her yerde infaz için Cumhurbaşkanımızı ararken o, ailesi ve çocuklarını da yanına alarak semalar darbeci teröristlerin kontrolü altında olduğu halde ölüme uçtu, halkın arasına geldi, halkı meydanlara çağırdı, ölümüne mücadeleye davet etti, kaçmadı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hayatına bakarsanız, orada kaçacak bir figür yok. Ama üstüne üstüne gidecek, ölümü göze alan cesur bir yürek ve meydan okuyan bir siyaset anlayışını herkes görüyor. Cumhurbaşkanımıza “kaçacak” diyenlerin hepsi şu anda yurt dışında.” dedi.
Bakan Bozdağ sözlerine şöyle devam etti:
“Sayın Kılıçdaroğlu bunu yeni demedi, daha önce de dedi. Şimdi de söylüyor ve bunları yaparken de iftira ediyor. Ben çok açık söylüyorum, bu çok net bir iftiradır ve Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi hayatı ortadadır. Hiçbir mücadeleden kaçmamış, hiçbir zorluktan kaçmamış, hiçbir engelden kaçmamış, hepsini mücadele ede ede aşmış, alın teriyle buraya gelmiş. Onun için ‘kaçacak’ hesabı yapanlar veya böyle düşünenler sadece bir algı operasyonuna hizmet ediyorlar. Belki bir projenin parçası olarak bir şeyler söylüyorlar. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız ortada, mücadelesi ortada onlar sandık geliyor seçim ortada, Cumhurbaşkanımızın aldığı sonuçlar ortada. Bugüne kadar 6 milletvekili seçimi, 4 mahalli idareler seçimi, 3 halk oylaması ve 2 Cumhurbaşkanlığı seçimi ortada. 15 seçimin 15’ininde de birinci olmuş, rakiplerini eze eze geçmiş, bir de tek başına bütün partileri geçmiş, hepsini eze eze geçmiş, kimden korkup kimden kaçacak? Türk milleti arkasında dağlar gibi duran lider ve bütün rakiplerini milletin duası ve desteğiyle aşan bir lider. Gideceği hiçbir yer yok, Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler, O bu topraklarda doğmanın şerefiyle yaşadı. Bu topraklara ve bu toprağın insanlarına hizmet edecek. Rabbim uzun ömür versin sonrada bu toprakların bağrında hepimiz gibi yine bu toprakları yaşatmaya, korumaya devam edecektir. Tabi Kılıçdaroğlu’nun orada bir şey söylemekte fayda görüyorum. Herkesin banka hesabı var. Bir banka evrakını alıp niçin olduğunu bile bile, onu farklı göstermek, hiçbir ahlakı ölçüyle, hiçbir hukuki ölçüyle bağdaşmaz. Bir ana muhalefet liderine ki Cumhurbaşkanı adaylığını üstü kapalı değil bence açıkça ilan etmiş birine hiç yakışmaz. Bu kadar düşmemeli, ahlakın seviyesini de siyasetin seviyesini de bu kadar Sayın Kılıçdaroğlu düşürmemelidir. Yani çok belli. Para denetimi Türkiye’nin açık resmi kanaldan gidiyor. ABD denetimi açık. Şeffaf orada her yerde de yerde yayınlanıyor, kimden gittiği, ne için gittiği, ne yapıldığı, her şey ortada ve bunu alıp büyük bir yolsuzluk, büyük bir hırsızlık olayı gibi takdim ediyor. Türk milletinin de aklıyla alay ediyor. Bu millet, Kılıçdaroğlu’ndan akıllıdır ve bu milletin her bir ferdi olayın ne olup bittiğini biliyor. O yüzden muhalefet partileri gerçeklikten bu kadar kopuk, iftiralara bel bağladığı için vatandaş ne yapıyor? Ona karşı tavır koyuyor.”